25 Haziran 2010 Cuma

Affet bizi Kazım





aramizdan gocusunun 1. yilinda asagidaki satirlari yazmistim

'ah kazım ah

92 yılında Ali ile kurdukları grup Çağdaş Sanat Atölyesi (ÇSA) bünyesindeydi. ÇSA ise kökleri kazlıçeşmeye dolayısıyla deri işçilerine dayanan bir sanat atölyesiydi. ilk çalışmalarına zeytinburnunda başlamışlardı. isimleri henüz Dinmeyen değildi. aynı siyasi çevrenin havasını soluyorduk. klasiktir. her siyasi çevrenin bir sanat çevresi ve buna bağlı müzik, tiyatro grupları olmazsa olmazdı. onlarda bizim olmazsa olmazlarımızdı. grev, direniş ziyaretlerimizde, gecelerimizde mezarbaşı anmalarımızda gözlerimiz onları arardı. arardı aramasına ama onlar kendi kafalarına göre takılırlardı. biz onlardan daha sert, militan marşlar, devrimciliğimizi pekiştirecek parçalar beklerken onlar daha içli, duygusal ve düzenlemesi yerli yerine oturmuş parçalar çalarlardı. en ileri gittikleri parça 'direniş marşı' ve 'kavganın ortasında'yken biz onlardan yeni bir grup yorum çıkışı bekliyorduk.
siyaset sanat çatışması kendimizi en özgün gördüğümüz anlarda bizi her tarafımızdan hançerledi. beyoğluna toplu göç akımında ÇSA'da yolunu tutmuştu. tepkiliydik, öfkeliydik. niye sınıfın içinde değilde barların içinde bir sanat çalışması? kafamız almıyordu. en tepkililerimiz öfkelerini uç noktalara kadar götürmüşlerdi. ali, kazım, gürsel gönül bağlarımız yavaş yavaş kopuyordu. boğaziçi üniversitesindeki bir şenlikten sonra dönerken sahne performansı üzerine konuşurken kazımla o rock yapmak istediğini anlatırken ben ona halkın müziğinden bahsetmeye çalışıyordum. ama ne kadar ilginçtirki evde led zepplin vazgeçilmezimdi.
direne direne albümlerini yaptılar. bizim siyasetin grubununda bir kaseti olmuştu en sonunda. ama yorum, ekin, kutupyıldızının yanında biraz sönük kalmış gibiydi. birde zuğaşi berepe albümü.
velhasıl ayrılık rüzgarları 95-96 yılllarında nice tarlayı yerle yeksan etti. bizde kökümüzden budanmış gibi ne yapacağımızı bilmeden ortada dolanıyorduk. merkez kendinden olmayana tavrını koyuyordu. demir cubuklar kazım'ı, ali'yi, gürsel'i ararken baska bir ali'de bedenlendi.
en son evelsi yıl çok katılmak istediği ama katılamadığı geleneğe ait bir yemeğe telefonla bağlandığında birkaç isim kendisine sayıldığında gülerek 'ooo beni kanser edenlerin hepsi oradaymış' diye dalgasını geçmişti.

ah kazım ah
affet bizi'



sicak mi sicak bir yaz gunu antalyadan tatilden donerken afyon civarinda geldi haberi. 1 hafta kalmistik antalyada. giderken yine gazetede haberini okuyup huzunlenmistik. bilmiyorduk donus yolunda kara haberin gelecegini.
ertesi gun cenazesine kostuk acikhava tiyatrosuna. ozlem ile yolda konusamiyorduk. sadece birkac laf ettik. o da eski dostlarinin yalniz birakmiyacagi bir cenaze toreni beklentisiydi. acaba ona o zaman haddini bildirmek isteyenler de gelirmiydi filan. ama tiyatroya gelince anladikki o artik baska bir bedene burunmus. yasarken istedigi gibi kimliksizlesmis, sinifsizlasmisti.
torene 5000 civarinda insan katilmisti. o cehennemi sicaga ragmen binlerce insan nasil aglamistik anlatmasi cok zor. herkes birbirinin omuzunda agliyordu. sarkik biyikli, turbanli, anarsist, kemalist, escinsel, kurt, turk, laz herkes tek bir duyguya agliyordu.
vay be kazim, o kadar ugrasip yapamadigimizi sen yapmistin ya helal olsun sana.
zugasi berepe (denizin cocuklari) ile daglarin cocuklarini nasil kavusturmustun helal olsun.

senin icin cok laf soylendi, cok belgesel yapildi. cok yere ismi verildi. ama inanin konusmasi gereken yakin dostlari, yol arkadaslari hic konusmadilar. Onu onlarin agzindan kimse daha dinlemedi. onlar hep huzunlu durdular, kadere lanet edercesine. onu onlardan bu kadar erken koparttigi icin.


16 Haziran 2010 Çarşamba

Atkı Mania 9 - Dünya kupası özel



Dünya kupasına gitmis olsanız böyle bir atkı tezgahıyla karsılasmanız büyük olasılık taşıyor.




Avustralyalıların futbol kültürü biraz amerikanvari. Sokerosmuş... allah sabır versin :)




İşte kararlı adımlarla stada giden Cezayirli apaçi kardeşim. Üstteki Avustralyalılarla ayrı tribünlerde olursunuz umarım. Atkı sadece boyna baglanmaz :)

Dünya kupalarının antipatik görüntüleri

Her dünya kupası geldiginde ekranı ve gazeteleri bu tip görüntüler kaplamaya baslıyor. Yahu ne alakası var futbol ile ve tribün ile anlamıs degilim. Ama bana hiç çekici gelmiyor bu görüntüler. Futboldan ve tribünden sogutuyor.

Elbette bir kulüp sampiyonasında görüntüler görmek imkansız ama ingilizlere sükrediyor insan. En azından biraz da olsa futbol seyircisi sayısını arttırıyorlar.

Ya da 2006'nın ortalıgı mesalelerle yakan hırvatları. Dünya kupasının alısık olmadıgı ama gözlerdeki pasları silen görüntüleriydi.





14 Haziran 2010 Pazartesi

Atkı Mania 8,5

Amacım Dünya Kupasından atkı resimleri koymaktı. Ama bu resmi görünce nasıl bir hayal kırıklıgına ugradıgımı anlatamam. Tribünleri ruhsuzlaştıran vuvuzela saçmalığı sokakları da ele geçirmiş. Atkı isteyene istediğiniz takımın vuvuzelasını veriyorlar galiba. Pes vallahi ve de yuh.

Gerçi suyu çıkan atkı toplama olayına yeni bir soluk olabilir vuvuzela koleksiyonu. Cümlenin ikinci kısmını şaka olarak algılayın lütfen.