22 Eylül 2011 Perşembe

Ofsayt


Yıllar önce izlemiştim. İzleyeniniz var mı bilmiyorum ama güzel bir futbol filmiydi. Hatta içinde futbol sahnesi olmadan çekilmiş bir futbol filmi. İran'da erkek kılığına girerek maça girmeye çalışan ve yakalanıp stadın yanında parmaklıklar arasında gözaltında tutulan bir grup genç kızın 90 dakikalık hikayesini anlatan bir filmdi Ofsayt. İran'da kadınların maça girmeleri yasak. Ve orada da herşeye rağmen maça girmeye çalışan kadınların olduğunu bu film sayesinde öğrenmiştik.

20 Eylül akşamı stadın yanında polis kordonu altında beklerken aynı sahneler geldi aklıma. Ulan dedim 'Türkiye İran olmayacak' diye bir slogan vardı. Şu halimize bak. O filmde maça girmeye çalışan kızlar gibiydik :)

Ve de ironiye bak. Filme adını veren kural nasıl da yakıyordu bizi cayır cayır.

(Bir de Orhan Kemal'in Tersine Dünya'sı vardı aklıma gelen, parkta arkadaşlarla buluşmaya giderken formalarla oturmuş bira içen kadınları görünce :) )

20 Eylül 2011 Salı

Çığlık


Dün gece Kadıköy’de acayip bir çığlık vardı farkettiniz mi? Hayır hayır, boyalı basının ve erkek egemen anlayışın bahsettiği o kadınları küçük düşürücü bir yaklaşımla söylemiyorum bunu, yanlış anlaşılmasın. Gerçek anlamda bir çığlıktan bahsediyorum. Hani canınız yanar ya da içinde bulunduğunuz duruma isyan edersiniz avazınız çıktığı kadar bağırmak istersiniz ya, işte o sesten bahsediyorum. Evet, dün gece Kadıköy’de yaşanan durumun adı buydu bana gore. İsyanın çığlık hali.

Klasik oldu ‘3 Temmuz ile başlayan’ diye cümlelere, yazılara girmek ama hakikaten Fenerbahçeliler için büyük bir milat 3 Temmuz ve o günden beri isyanımız her biçimde dile geldi. Dile gelmeyen biçimler de artık fırsatlar karşımıza çıktıkca dillenecek. Ve ne mutlu ki tüm bu tepkiler o kadar doğal, içsel ve samimi ve katışıksız, organik bir sevdanın ürünü. Fenerbahçeli olan daha iyi anlıyor Ferhat’ın nasıl dağları deldiğini, Mecnun’un nasıl çölleri geçtiğini.

Dün geceki maç bugüne kadar yapılan her tür eylemin ve protestonun en saf haliydi. Evet, kimilerinin dediği gibi Devrim niteliği taşıyordu ve içinde kadınların yer aldığı devrimler kolay kolay yenilmezler.

Maçtan bir gün önce, BJK-Ankaragücü maçının sonrası, BJK TV’de değerlendirme programı, yorumculardan biri veryansın ediyor. ‘İmreniyorum Fenerbahçe seyircisine, adamlar 10.000 kişi Topuk Yayla’sına, 50.000 kişi köprüye, 100.000 kişi Adliye’ye gidiyorlar, bizim seyirci şu kritik dönemde bu maça gelmiyor…’ Gözlerim faltaşı gibi açılmış izliyorum. Kolay değil, rakip bir takımın kanalında bu serzenişlerde bulunmak. Ama samimi bir serzeniş. Bir de aynı renklerden gelen ve küçük Hıncal olmaya soyunanının yorumuna bakın: STAT ÇIKIŞI KADINLARI KİM KORUYACAK? 
Kadın ve çocukları seyircisiz maçlara davetleri de gündem değiştirme çabasından başka bir şey değil.
Seyircisiz maça çocuklar ve kadınlar gidecekmiş!..
Gittiler diyelim.
Düşünün Saracoğlu ya da İnönü'deki bir seyircisiz maça 10 bin kadın gitmiş...
Gecenin bir vakti evlerine dönecekler!..
Maç sonu stat etrafında kimler bekler hiç düşündünüz mü!?
Bir şey yapacaksınız, bari bırakın tartışılsın, doğru bulunsun. Kaç kadın yalnız gidebilir maça, hiç değilse ailece davet etsenize. Ama nerdeee?
Bunu bile düşünemiyorlar. Bu kadar uzaklar futboldan. (Turgay Demir-21.09.2011 Fotomaç)

Futbola yakın olabilirsiniz ama Fenerbahçe’ye asla yakın olamazsınız. Dün geceki görüntülere bakıp da ağlamadan yorum yapanların yüreklerinden şüphe etmekten başka elden birşey gelmez.