9 Kasım 2014 Pazar
Valencia: 0 - Athletic Bilbao: 0
Vizeniz varsa ve karşınıza çıkan promosyon biletler aklınızı çelecek kadar ucuz ise durmanın anlamı yok. Bilet-tarih-maç eşleşmesini en hızlı şekilde yapıp promosyon bitmeden uçaktaki yeri garanti altına almak ile başlıyor her şey. Bilet alımını yaptıktan sonra işin eğlenceli kısmı seyahat organizasyonunu gerçekleştirmek. Bunun için en azından iki ayınız olduğundan çok yaymadan ama alternatifleri iyi değerlendirerek bir organizasyon yapmakta fayda var.
İşte, bizim Valencia seyahati de böyle bir çercevede gerçekleşti.
THY’nin dönem dönem yaptığı promosyonlarda 99-119 Euro arasında uçtuğu yerler
olduğunu görünce hemen lokasyonları önümüze dizdik ve Torino’da Juventusu
izlemek ile Valencia’da Valencia’yı izlemek arasında seçim yapmaya kaldı iş.
Torino’nun mevsimsel olarak soğuk ve gezecek daha kısıtlı yer olmasından dolayı
rotamızı Valencia’ya çevirdik ve bir rakı sofrası muhabbeti iki tık ile gerçek
bir haftasonu seyahatine dönüştü.
Airbnb’den tam şehir merkezinde kiralanan uygun bir ev ve
rentalcars’dan kiralanan çok ucuz bir araba ile seyahat için gerekli dört
bileşenden üçünü sağlamış olduk. Dördüncü de gezinin gerçek amacına götürecek
şey olan maç biletiydi.
İspanya'da Passolig yok la!
Haftalar öncesinden İspanya’da maç bileti kovalama
pratikleri yaparak Valencia’nın çeşitli maçlarına hangi sitelerden bilet
alındığını keşfetmiş olmanın rahatlığıyla gideceğimiz maç olan Athletic Bilbao
maçından önce Mestalla’da oynan son maçı bekliyorum. Her bilet evdeki maçtan
hemen sonra satışa çıkıyor. Çıkıyor çıkmasına ama Bilbao maçının bileti bir
türlü satışa çıkmıyor. Maç 9 Kasım Pazar. Maça altı gün kalmasına rağmen halen
bilet satışa çıkmadı ve inceden bir telaş başladı derken biletler entrandas.com
sitesinden satışa koyuldu. Biletix’den deneyimli parmaklar 2-3 browser
denemeyle sınırlı sayıdaki yerlerden bileti almayı başardı. Tanesi 20 Euro’an
Kuzey kale arkasındaki yerlerimizi de sağlama aldıktan sonra uçağın kalkacağı
gün olan cumartesiyi beklemeye başladık. Bu arada internetten aldığınız bilete
ne Passolig ne de benzer bir kart talebi var. Kredi kartınızla aldığınız bilete
kişisel hiçbir bilgiyi verme durumuyla karşı karşıya kalmadan sahip
olabiliyorsunuz. Bileti de mail adresinize gönderilen belgeyi basarak yanınıza
alıp maça girebiliyorsunuz. Yani burdaki gibi bileti internetten al, Biletix
gişesine git, kimlik kartı, kredi kartı eşleştirmesi yap, görevliye kendin
olduğunu yalvar yakar anlat sonra da biletini al olayı yok. Mail, print ve maça
git…
Sana geldik Valencia
Neyse, klasik bir THY yolculuğu ve 3.5 saat sonra Valencia
havaalanına indik ve aracımıza kurulduk. Şehre çok yakın olan havaalanından
kiraladığımız eve gitmemiz 15-20 dakikayı geçmedi gibi bir şey. Kiraladığımız
ev eski şehrin tam göbeğinde, geniş ve rahat bir evdi. Oldcity denen bölge
kafe, bar ve restoranlarla dolu turistik bir bölge. Ve cumartesi gece her yer
tıklım tıklım dolu. Biz de bu kalabalığa kendimizi bırakıp çok mekan, az az
ye-iç ekolüyle gece 03.00’de eve döndüğümüzde çokca içmiş olduğumuzun farkına
anca varabildik. Valencia usülü Paella, şarap, bira, kalamar ana besinler
olarak kalmak üzere değişik pek çok besini de bunların etrafına ekleştirerek
geceyi tamamlamıştık.
Pazar günü maç günüyde ve günlük planımız önce Valencia
stadı olan Mestalla’nın hemen yanında yer alan bit pazarını ziyaret etmek ve
ardından da deniz kıyısına inmekti. Stada yaptığımız yolculuk çok uzun sürmedi
ve bit pazarında yaptığımız gezinti ile tekrar yola koyulduk. Valencia bit
pazarı Hamburg’un bit pazarı gibi değildi. Biraz hayal kırıklığı yarattı
açıkcası.
Ve Akdeniz
Deniz kıyısına indiğimizde uzun ve geniş kumsal ile
Akdeniz’in batı kıyıları karşımızdaydı. Kumsal kenarına sıralanmış
restoranlardan birine oturup Sangria, kalamar, Paella üçlemesi ve dolgu yapan
yiyecekler eşliğinde kumsal turumuzu bitirip arabayla Valencia’nın simgesi olan
bilim müzesi panoromik turunu yaptık ve kendimizi hemen stadın yanına attık.
Artık maça 3 saat kalmıştı ve stadın yanına gidip bira içme vaktiydi. Erken
gidelim ki arabayı da park edecek yeri bulalım dedik ve kolayca yerimizi
bulduk. Saat 16.00 ve stadın etrafındaki boşluk bizi şaşırtmadı değil. Sanki
Passolig çıkmış ve kimse maça gelmeyecekmiş havası hakimdi. Resmi Valencia
mağazası ve stadın etrafını tavaf işini yaptıktan sonra Mestalla’nın hemen
yanında yer alan 2-3 bardan biri olan Manolo’nun barına oturduk. Manolo El Del
Bombo İspanyol milli takımının meşhur amigosu. Bizdeki Amigo Biral gibi.
Kendisi de barda.
Manolo El Del Bombo |
Manolo Amigoluk yaparken |
Erkenden stada
Maç saati yaklaştı ve saat 17.30 gibi etraf kalabalıklaşmaya
başladı. Tam barın önü Curva Nord tayfanın toplaşma alanı. Gençler Curva Nord
atkılarıyla geldiler ve biraz sonra stadın ön kapısına gelecek olan Athletic
Bilbao otobüsünü beklemeye başladılar. Etrafta Bilbao formalı çok insan var.
Valencia tribünlerinin tek grubu Curva Nord’un toplaşma yerindeyiz ama arada
Bilbao formasıyla takılanlar da var. Şaşırtıcı. Derken bir gürültü kopuyor ve
takım otobüsü geliyor. Ardından da Bilbao otobüsü. Ortalığı bir anda ‘Viva
Espana’ marşı kaplıyor. Bilbaolular Bask ve Valencialılar da kendilerini
İspanyol olarak görüyorlar ve gelen misafirlerini İspanya marşıyla karşılayarak
bir nevi tepki ve portesto düzenliyorlar.
O anda az önce yağan yağmurun etkisiyle çok net bir
gökkuşağı stadın üstünde bir köprü oluşturuyor ve ortaya çok şiirsel bir
görüntü çıkıyor. Gökkuşağı sanki Valencia FC’nin renklerini de temsil ediyor.
Nasıl diyeceksiniz? Ben size sorayım, Valencia FC’nin renkleri nedir? Yolda
giderken aramızda sohbetini yaptık bizde ve her kafadan ayrı ses çıktı.
Siyah-beyaz, turuncu-siyah, sarı-kırmızı, mavi-beyaz, hepsi?.. Kulübün renkleri
konusunda bir netliğe kavuşamadan bu gökkuşağı sanki bize cevabı yapıştırdı
gibi.
Gökkuşağı renkleri ile bezeli Mestalla |
Gireceğimiz kapıyı önceden bulduğumuz için içeri girişimiz
kolay oldu. Cebimizdeki fotokopileri basit turnikelerdeki barkod okuyan
cihazlara okutup içeri girmek bir dakika sürmedi. Herhangi bir arama tacizine
de uğramadan yukardaki yerimize doğru tırmandık ve tribündeki yerimizi aldık.
Artık klasik oldu, yazmadan geçmeyelim; Maçın başladı ama stad halen boş ve 5.
dakika dolarken stad da dolmaya başlıyor ve sonra full.
Curva Nord
Curva Nord karşımızdaki kale arkasında en alt bölümde. O
tribün yaklaşık bin kişilik falan ve tamamen Curva Nord’a ayrılmış. Hemen
kalenin arkasındalar. 90 dakika susmadan bağırdılar ve stad çok nadir eşlik
etti. Adamlar az ama iyiler. Tezahüratları çoğunlukla bildik besteler ve
hareketli ezgiler. Tek şanssızlıkları
maçta gol olmaması ve daha büyük bir coşkuyu paylaşmamalarıydı. Arada aşağıdan
yukarı doğru bir kişiyi rock konseri misali eller üzerinde tribünde
dolaştırmaları falan eğlenceli işlerdi. Bir de bulundukları tribünün esasında
Nord değil de Süd olması da ilginç bir tezattı.
Maça gelince, Valencia bu haftaya kadar Real’in ardından
ikinci olarak liderlik mücadelesine ortak olmuştu. Bilbao’da diplerdeydi. Ama
maçta daha derli toplu bir Bilbao ve bal yapmayan bir Valencia vardı. Maç
boyunca 1-2 organize atak dışında neredeyse pozisyonsuz ve de zevksiz bir maç
izledik. Golsüz beraberlik ile stadı terkettik.
Mestalla
Stada gelecek olursak, Mestella stadı televizyondan gördüğüm
kadarıyla bana hep ilginç gelmişti. İlginçliği, tribünlerin çok dik olmasıydı.
İçinden bakınca bu diklik daha belirgin hale geliyor. Üç tribünün üstü açık ve
üzeri kapalı olan tribünden daha yüksek. (Bizim gibi şansınıza yağan yağmur
düşerse üzerinin açık olması işinize gelmiyor.) Deplasman tribünü bizim
bulunduğumuz tarafta ve güvenlik önlemi öyle abartılı boyutta değil. Stadın
dışına Valencia’nın efsane futbolcularının resimleri ve Valencia’nın kazandığı
şampiyonlukların olduğu büyük posterler asmışlar. Dışardan etrafını
dolaştığınızda Valencia’nın başarı tarihini de gördüğünüz bir açık hava
müzesini gezmişsiniz hissine sahip oluyorsunuz.
Mestalla 55.000 kişilik |
Atkıcılar olmazsa olmaz |
Stadın dışından Valencia FC'nin tarihini takip etmek mümkün |
Maçın ardından stadın yanında kurulmuş fanzone’da biraz
vakit geçirip soluğu tekrar Oldcity’de alıp ertesi gün uçak kalkana kadar
bira-etrafta dolanma ritüellerimizi devam ettirdik.
Valencia’da maç deneyimi açısından bir değerlendirme yapacak
olursam, stadın dolu olması güzel bir ortam için gerekli zemini hazırlıyor
fakat maç havasını solumak açısından alıştığımız maç günü görüntülerini ya
görmüyoruz ya da çok kısa bir süre sürüyor. Maç, insanların vakit geçirdiği,
sosyalleştiği bir etkinlikten çok sadece bir spor karşılaşması etkinliği
havasında görülüyor. Tutkudan çok seyir eylemi daha hakim. Bu da benim gibi
tutkuyu ön planda tutan futbol taraftarları açısından tercih edilecek bir şey
değil gibi. Kötü mötü ama en nihayetinde bir La Liga mücadelesi. Şansızdık belki de.
Valencia'da ne var?
Şehir olarak da Valencia bulunduğu sahil ile bir yaz şehri.
Şehrin tarihi dokusu, mimarisi klasik bir Akdeniz şehri yapısında. Gezecek yer
olarak baktığınızda müzeler, tarihi yerlerle dolu bir şehir değil. Sanat ve
Bilimler Sitesi denen kompleks sonradan şehre kazandırılmış bir alan ve burada
müze, akvaryum gibi merak edenlerin göreceği kimi şeyler mevcut. Bir diğer alan
da şehrin içinden geçen ama sık sık taştığı için yatağı değiştirilen nehrin
yeşil alan yapılmış hali. Bunlar dışında sokaklar, cafeler, restoranlar,
barlar…