Elimizde Amedspor var, olmaz mı?
Kartalspor: 3 - Amedspor: 1
Adettendir, fikstürler açıklanınca büyük maçlara filan
bakılır. Bir de takip ettiğin takımların şehre ziyaret maçlarına. Amedspor da
takip ettiğimiz bir takım. Tribün grubu çok eski değil ama çabaları çok
tanıdık. Şehre geliş tarihleri de müsait ve de bizim yakaya geliyorlar. Üstelik
de tribününü yakından takip ettiğimiz ve dostlarımız da olan Kartalspor'a. Bu
fırsatı kaçırmamak lazım dedik ve yollara döküldük.
Yazının başlığına sonra değineceğim. Şimdilik günün özeti:
Amedspor’un geleceğini öğrendiğimizde ufak bir organizasyon yapıp yönümüzü
Kartal’a çevirdik. Sabahın seller götüren havası bir anda Temmuz sıcağına döndü
ya aklımıza 2015 Newroz’unda Amed’deki güneş açan sahne gelmedi değil J Neyse, ekibin
buluşması, bilet işinin çözülmesi derken Kartalspor tribünlerinden dostlarla
muhabbet ile beraber Yeldeğirmeni Dayanışma’dan arkadaşların da gelişiyle stada
doğru yöneldik.
Misafir tribün girişinde cepteki bozuklukları eritirken
şahit olduğumuz durum çok tanıdıktı ve tanıdık olunca ister istemez kendinizi
işin içinde buluveriyorsunuz. Evet, Barikat grubu Diyarbakır’dan otobüsle
gelmiş ve pankartları 24 saat önce getirilmediği için tribüne sokulmuyordu. Pek
çok tribünde içeri sokulması dert olan pankart burada grubun ismiyle beraber
iki katı zorlaştırılmış bir dirençle karşılaşıyordu. Spor Büro’nun insanın
yüzüne gülen ama gülüşündeki anlamı gözlerinden okuduğumuz amiri ortamı sakince
sertleştirmek için tüm yetkisini gözler önüne sererek ‘büyük’ bir zafere imza
attı.
İçeri geçtiğimizde maç başlamak üzereydi. Kartalspor’un
misafire ayrılan Maraton tribünü sahayı görmek için çok çaba sarfetmeniz
gereken bir yapıya sahip. Bu açıdan maçın detayları üzerine çok bir şey
beklemeyin bu yazıdan. Tribünsel olarak ise öncelikle Barikat Grubu’na helal
olsun. Çok zor şartlarda tribüncülük yaparak bir grubu var etmeye ve bir takımı
desteklemeye çalışıyorlar. Özgün besteleri ile sahaya seslerini duyuruyorlar.
İçinde, artık şehirle özdeşleşmiş ‘direnç’ kelimesi geçmeyen neredeyse hiç
besteleri yok ki bu kelime takım için de sahadaki ruhu tanımlıyor. Şartlar her
yandan direnmeyi zorunlu kılıyor. Bu anlamı ile sahada oynanan oyun da yaşam
mücadelesinin bir parçası. Yani kendi başına politik. Üzerine ekstradan politik
sos dökmenize gerek yok. Dökseniz de aynı tadı vermiyor. Bu noktada da
Barikat’ın işi iki kat zorlaşıyor ki, tribüne gidince bunu da çok net
anlıyorsunuz. Bu noktaya birazdan döneceğim.
Amedspor tribünü çok genç. Bu gençlik hem bir avantaj hem de
dezavantaj. Avantajı enerjisinde. Dezavantajı ise, tribün her anlamda çıkan
sorunları çözüme kavuşturmak için yaşını almış bir kitleye ihtiyaç duyar.
Eminim Amed’de böyle değildir ama deplasmanda böyle olması biraz sıkıntı. Dersimsporluların desteği de gözden kaçmadı.
Beste
üretme işinde fena değiller ve zaman geçtikçe daha oturacak gibi. ‘Diren ha
Diyarbekir diren’ oldukça popüler. Ve her popüler olan şey gibi kitle
tarafından hemen tüketilmek isteniyor. Ama Barikat’ın tribüncü refleksi ve
direnci bu noktada gelenek yaratma adına oldukça önemli. Besteyi her zaman
yaptıkları gibi maçın sonuna kadar söyletmiyorlar. Sadece onu söylemeye gelmiş
ve tribünü bu noktada ateşlemek isteyen seyircilere inat. Bu inat oldukça anlamlı.
Çünkü böyle inatlarla tribününüzün bir geleneği oluyor. Setten bu tip
seyircilere sürekli müdahale ediliyor ve haklılar da. Diğer besteleri de en az
onlar kadar coşkulu, tanıdık ve direnç dolu. Neden onları da aynı coşkula
söylemiyorlar? derken benzer bir uyarı yapılıyor: Siz sadece bunu söylemek için
mi geliyorsunuz tribüne?
Setten uyarı demişken, Barikat’ın tribüne müdahaleleri
oldukça yerinde ve etkileyici. Hele küfür konusunda oldukça netler ki
görmelisiniz. Bireysel edilen küfürlere bile uyarı yapılıyor. ‘Bu tribün
Amedspor tribünüdür ve şehrimizi temsil ediyor. Amed’e yakışan şekilde burada
bulunacağız ve küfür kesinlikle edilmeyecek. Küfür eden bizden değildir. Buraya
analarımız, bacılarımız da geliyor.' Bunda Mor Barikat isimli kadın taraftar grubunun varlığının da etkisi olduğu gözlenmiyor değil :)
Çok kısa bir süre Kartalspor tribünlerinden yükselen ve
hemen tribünün arkasındaki Ülkü Ocağı’ndan da yankısını bulan yönelişe Amedspor
tribününden politik karşı koyuşa ise tribün kendi içinde tepkisini vermekte
gecikmedi. Tribün dilini oluşturma ve o dilden konuşma anlamında bu müdahale
oldukça etkili ve önemliydi. Benzer
tepkiyi kendi tribününde Kartalspor’da koydu uzaktan gördüğümüz kadarıyla. Ve
hemen ardından karşılıklı atılan ayrımcılık karşıtı ve kardeşlik vurgulu
sloganlar işin rengini hemen belli etti.
Bu noktada Kartalspor tribünlerine de değinmek gerek.
İçinden geçtiğimiz dönemin hassasiyetine uygun bir biçimde provokasyona izin
vermeyen Kartalsporluları tebrik etmek gerek. Zaten bu yaklaşımın bir sonucu
olarak Barikat da Kartalspor tribününü Diyarbakır’da ağırlayacağı günü
beklediğini ifade etmiş. Umarız bu ağırlamayı yapacak bir ortamda olur rövanş.
Maç Kartalspor’un 3-1 galibiyetiyle bitti. Kısıtlı imkanlar
ile gördüğümüz kadarıyla ortada bir maçtı.
Gelelim başlığa
İstanbul St. Pauli sevdalılarının oldukça fazla olduğu bir
şehir. St. Pauli popülizmi neredeyse futbola sevdalı her solcunun damarlarında
geziyor. Bu popülizmi yaratan en temel neden St. Pauli’nin kendini
konumlandırdığı zemin. Ezilenden yana, hakça, adil bir dünya görüşünün vücut
bulduğu bir spor kulübü St. Pauli. Dünkü maçtan çıkarken minibüs yolculuğunda
düşündüm, acaba St. Pauli İstanbul’a bir maça gelse ne olurdu diye. Hakkaten ne
olurdu? Günler, haftalar öncesinden pankartlar hazırlanır, biletler kovalanır,
bağlantılar kurulur ve maç günü acayip mesajlar verilirdi dosta düşmana. Artık
günlük kıyafetlerin ayrılmaz bir parçası olmuş kuru kafalı St. Pauli ikonları
göğüsler gerile gerile giyilerek tribünlerden kardeşlik filan sloganları
atılırdı herhalde. Benzer mesajları veren bir kulüp neden benzer tepkiler ile
karşılanmaz insanda ister istemez merak uyandırıyor. Üstelik Deniz Naki gibi
St. Pauli’nin bağrından kopup gelmiş bir değer de varken? Ah o popülizm yok
mu? Yükselenler Çarşı, St. Pauli olurken alçalanlar dayanışma ve mücadele
oluyor.