İlk yazıya Corto Maltese, futbol filan diye birşeyler karalayacaktım ama kısmet değilmiş. Selçuk vurdu gol oldu, ilk yazı da böyle oldu.
Uzunca süre bilet aradık ama ne sıradan alabildik ne de karaborsadan. Fiyatlar ateş pahası. En komiği de içeri girdikten sonra arkadaşı arayan karaborsacının halen pazarlık yapmaya çalışmasıydı, ‘abi son 175’. Ne vurursam hesabı. Değil 90 TL, 1 TL etmez o eziyet. Ama sonunda varılan haz için dünyaları verecek insan çok. İşte o inanç ile takımını ve arkadaşını yanlız bırakmamak adına Sami Yen kapısına kadar gitmiştik. Gittikten sonra geri dönülmez gayri deyip buyur etti bizi stad ya ona da ayrı bir teşekkür, özleyeceğiz seni be.
Neyse deplasmanların herşeyi ızdırap. Bileti, gidişi, girişi, çıkışı, içersi, dışarsı. Ama ızdıraptan zevk alıyorsan sorun yok.
Toplaştığımızda adam başı bir biletin çeyreği bile düşmüyordu ki o sayılı biletleri de herkes birbirine ikram ediyordu. Kimse diğerini ne içerde ne dışarda yanlız koymamak derdindeydi. Ama beraber gelmişiz buraya kadar beraber gideceğiz sonuna kadar.
İçersi tam olmasa da doluydu dolu olmasına da insan elinde çekirdek o eziyete niye katlanır anlamıyorum. Bu da ızdırapseverliğin keyif düşkünü cinsi mi oluyor acaba, hani ızdırappezevengi gibi.
Biletlerin büyük bölümü yine alakasız insanların eline geçmiş. Ne para var millette ya, anlamak mümkün değil.
Tribün bu bakımdan maç boyu iyi değildi. İyi olduğu anlarda da iyiydi ama. Hele o 45. Dakkadaki ‘Fenerbahçe oley’ histerisi görülmeye hatta içinde olunmaya değerdi. Yavaş yavaş büyüyen, insanın en derindeki isyan duygusunu acığa çıkartan tam bir delilik haliydi. Bütün yaşananlara orada sanki nokta kondu.
Neyse, tatlı bir başlangıç oldu. Böyle hayal etmemiştim ama bu şekil oldu. Kervan yolda düzülür (düzülür müydü? Düzelir miydi?) J
evden çıkışımdan, dönüşüme kadar olan tüm dakikalar o kadar acayipti ki. nası tanımlayacağımı bilemiyorum.
YanıtlaSil