Futbolda Özyönetim olur
mu?
Toplumsal Özgürlük - Eylül/Ekim 2015
Taraftarlık
varoluşuna şöyle bir adım geriye çekilerek bakacak olursak genel durumu birkaç
evre toparlayarak daha net görebiliriz. Burada bahsedilen örgütlü taraftarlık
durumu elbette. Bundan 10-12 sene evveline kadar genel taraftarlık durumundan
bahsederken politikadan çok söz edemezdik. Birkaç istisna dışında taraftarlığın
genel örgütlenmesi daha çok apolitik bir zeminde gerçekleşmekteydi. Gerçi bu
apolitik zeminin de kendine göre bir politik yapısı mevcuttu. İşte tam da bu
mevcutun dışına çıkma isteği ve eylemi bundan yaklaşık 10 sene kadar önce
başladı ve hızla yayılarak pek çok bağımsız, politik taraftar grubunun
oluşmasını da beraberinde getirdi. Kısa sürede tribünler çeşitli dozajlarda
politik varoluşlar ile dolmaya başladılar ve bu genel etkilenimin en üst
noktası da Gezi Direnişi günlerinde kendini dosta düşmana gösterdi. Bu, belki
de en tepe noktasıydı ve o taraftarlık hareketinde herhangi bir örgütlenme ve
ortak hareket etme bilincini yerleştirmeden o günler geçti gitti.
Passolig içeri taraftar
dışarı
Gezi
sonrası ise uzun zamandır gündemde olan bir uygulama hayata geçirildi:
Passolig. Bu uygulama ilk başlarda belirli bir refleksin sonucunda direnç ile
karşılaşmış olsa da şu an o direnç kırılmaktadır. Devam eden hukuki süreç
örgütsüzlüğün getirdiği zayıflık ile gerekli toplumsal baskıyı oluşturmaktan
her geçen gün uzaklaşmaktadır. Çok az bir grubun inatla sürdürdüğü mücadele de
yalnızlaşmakta ve boğulma durumu ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Passolig
uygulamasına direnç geliştiren muhalif taraftar gruplarının büyük çoğu şu an
stat dışındadırlar ve her geçen gün varlık yokluk ikileminde hızla
erimektedirler.
Bu
gerileyiş dönemi her muhalif taraftar grubu için kendi örgütlülüğü ile birlikte
hayata aynı yerden bakan diğer gruplar arası ilişkileri de bir gözden geçirmeyi
dayatmaktadır. Bu dayatma tam da bir önceki paragrafın sonunda ifade edilen
varlık/yokluk durumundan kaynaklanmaktadır.
Bakış açısı değişir mi?
Tam
da bu noktada belki de başka bir bakış açısıyla hayata bakmakta fayda vardır. Tüm
muhalif taraftar gruplarının ortaklaştığı en belirgin nokta hepsinin ayrımsız
sporun ticarileşmesine ve endüstriyelleşmesine karşı olmalarıdır. Hemen hemen
bütün gruplar kendilerini bu duruma karşı yapılandırmışlar ve bu konuda pek çok
söylem üretmişlerdir. İşte tam da bu noktada ‘karşı olmak’ durumundan karşı
olduğu durumu değiştirmeye doğru bir adım atmak bu grupların yaşamsal sorununu
çözecek bir yönelişe evrilemez mi?
Her
muhalif taraftar grubuna soruyu şöyle sormak gerekir: Kulübünüzün yönetimini
taraftar grubunuza verseler nasıl bir kulüp oluşturursunuz?
Bu sorunun sorulması ve verilecek cevaplar dünyanın pek çok yerinde varolan taraftarların kulüp yönetimlerine katılması veya bizzat taraftarlar tarafından kurulan kulüp tartışmalarının tohumlarını bu topraklara atmış olur. Artık miadını doldurma aşamasına gelmiş muhalif taraftarlığın bir üst aşamaya geçmesi için şu an en uygun zamanmış gibi gözükmektedir. Aksi durum zaten her geçen gün yok olmayı da beraberinde getirmektedir. Özyönetim için çok geç olmadan konuşmaya başlamakta fayda var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder