20 Ekim 2015 Salı

Dergi Yazıları: Karşı olmaktan değiştirmeye geçiş -1

Futbolda Özyönetim olur mu?


Toplumsal Özgürlük - Eylül/Ekim 2015

Taraftarlık varoluşuna şöyle bir adım geriye çekilerek bakacak olursak genel durumu birkaç evre toparlayarak daha net görebiliriz. Burada bahsedilen örgütlü taraftarlık durumu elbette. Bundan 10-12 sene evveline kadar genel taraftarlık durumundan bahsederken politikadan çok söz edemezdik. Birkaç istisna dışında taraftarlığın genel örgütlenmesi daha çok apolitik bir zeminde gerçekleşmekteydi. Gerçi bu apolitik zeminin de kendine göre bir politik yapısı mevcuttu. İşte tam da bu mevcutun dışına çıkma isteği ve eylemi bundan yaklaşık 10 sene kadar önce başladı ve hızla yayılarak pek çok bağımsız, politik taraftar grubunun oluşmasını da beraberinde getirdi. Kısa sürede tribünler çeşitli dozajlarda politik varoluşlar ile dolmaya başladılar ve bu genel etkilenimin en üst noktası da Gezi Direnişi günlerinde kendini dosta düşmana gösterdi. Bu, belki de en tepe noktasıydı ve o taraftarlık hareketinde herhangi bir örgütlenme ve ortak hareket etme bilincini yerleştirmeden o günler geçti gitti.

Passolig içeri taraftar dışarı
Gezi sonrası ise uzun zamandır gündemde olan bir uygulama hayata geçirildi: Passolig. Bu uygulama ilk başlarda belirli bir refleksin sonucunda direnç ile karşılaşmış olsa da şu an o direnç kırılmaktadır. Devam eden hukuki süreç örgütsüzlüğün getirdiği zayıflık ile gerekli toplumsal baskıyı oluşturmaktan her geçen gün uzaklaşmaktadır. Çok az bir grubun inatla sürdürdüğü mücadele de yalnızlaşmakta ve boğulma durumu ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Passolig uygulamasına direnç geliştiren muhalif taraftar gruplarının büyük çoğu şu an stat dışındadırlar ve her geçen gün varlık yokluk ikileminde hızla erimektedirler.

Bu gerileyiş dönemi her muhalif taraftar grubu için kendi örgütlülüğü ile birlikte hayata aynı yerden bakan diğer gruplar arası ilişkileri de bir gözden geçirmeyi dayatmaktadır. Bu dayatma tam da bir önceki paragrafın sonunda ifade edilen varlık/yokluk durumundan kaynaklanmaktadır.

Bakış açısı değişir mi?
Tam da bu noktada belki de başka bir bakış açısıyla hayata bakmakta fayda vardır. Tüm muhalif taraftar gruplarının ortaklaştığı en belirgin nokta hepsinin ayrımsız sporun ticarileşmesine ve endüstriyelleşmesine karşı olmalarıdır. Hemen hemen bütün gruplar kendilerini bu duruma karşı yapılandırmışlar ve bu konuda pek çok söylem üretmişlerdir. İşte tam da bu noktada ‘karşı olmak’ durumundan karşı olduğu durumu değiştirmeye doğru bir adım atmak bu grupların yaşamsal sorununu çözecek bir yönelişe evrilemez mi?

Her muhalif taraftar grubuna soruyu şöyle sormak gerekir: Kulübünüzün yönetimini taraftar grubunuza verseler nasıl bir kulüp oluşturursunuz?

Bu sorunun sorulması ve verilecek cevaplar dünyanın pek çok yerinde varolan taraftarların kulüp yönetimlerine katılması veya bizzat taraftarlar tarafından kurulan kulüp tartışmalarının tohumlarını bu topraklara atmış olur. Artık miadını doldurma aşamasına gelmiş muhalif taraftarlığın bir üst aşamaya geçmesi için şu an en uygun zamanmış gibi gözükmektedir. Aksi durum zaten her geçen gün yok olmayı da beraberinde getirmektedir. Özyönetim için çok geç olmadan konuşmaya başlamakta fayda var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder