Tribün Örgütleri
(Toplumsal Özgürlük Dergisi - Kasım 2010 Sayı: 6/34)
İnsani olan, yanyana geldiğinde toplumsal bir tepki vermektir. Toplumsallık arttıkça örgütlülük de artar. Doğal olan örgütlenmektir. Devlet her tür örgütlenmeyi denetime almak istemektedir. Bu alanda da yaşanan çatışmanın böylesi bir karakteri vardır.
Taraftar deyince pek çoğunuzun aklına çapulcu sürüsü, işi gücü olmayan şiddet düşkünü insanlar güruhu geliyordur. Ama öyle ya da böyle çoğunuz da bir takımı tutuyorsunuzdur ya da tutmuşsunuzdur. Bu yazıyı okuyanların çoğunluğunun gazeteleri spor sayfasından okumayu başlamayanlar olarak varsayarsak eğer, sizinle taraftar arasındaki farklardan başlayarak onların da hakları olan insanlar olduğunu anlatmaya çalışalım.
Bir sporsever olarak varsayacağımız Okur’un en nihayetinde herzaman ilgisini çekmeyen bir spor müsabakası (ve özellikle bir tanesi) sporseverin her daim gündemidir. Bunu bir sanatseverin sergi, edebiyatseverin kitap takibine benzetebiliriz. Hepsinin kendine ait bir dili ve dünyası vardır. Orada yaşanan en detay konular dahi içinde olan için bilinen ve diğeri için anlaşılmaz ve de yer yer gereksiz ayrıntılar olarak görülebilinir. Ama tüm bu ayrıntı ve özen bu dünyayı oluşturan temel bileşenlerdir ki kurduğunuz dünyanın içini ne kadar çok şeyle doldurursanız o kadar zenginleşir, kuruluğu ortadan kalkar. Nasıl ki sanat, edebiyat dünyası kendi içinde akımlar, belli çevreler ve çatışmalar yaşıyorsa spor dünyası da benzer akım, çatışma ve çevreleri içinde barındırır. Ve nasıl edebiyatın, sanatın derinliği olmayan kaba tabir ile ucuz diye adlandıracağımız bir katmanı var ise benzerini spor da da bulmak mümkündür.
Seyirci ile Taraftar
Spor müsabakalarını takip edenlere seyirci denir. Sinema, tiyatro gibi önceliği izlemek olan tüm aktivitelerin katılımcılarına verilen isim ile aynıdır. Seyr eden ile artık taraf tutmaya dönüp bir takımı destekleyen ve onu takip edenler ise artık o takımın seyircisi veya en genel anlamıyla taraftarı olarak adlandırılır. Buraya kadar bir problem yaşamadan geldik. Problem buradan bir adım sonrasında başlamaktadır.
En nihayetinde seyirlik oyunların hepsi seyredilmek üzere yapıldığı için hepsinin seyirciye ihtiyacı vardır. Spor müsabakalının ayırtedici özelliği ise bu seyircilerden bir kısmının taraftarlığa ve taraftarların bir kısmının da örgütlenmeye doğru meyletmesidir.
Örgütlenmek, toplumsal olanın bir sonucudur. Toplumsallık arttıkca örgütlenme bilinci de doğallığında beraberinde gelir ister istemez. Spor müsabakaları, hele yığınsal olarak izlenen müsabakalar bu örgütlenmenin en yalın ve doğal alanlarından bir tanesidir. Buradaki örgütlenmeler en basit örgütlenmelerdir ve yıllar içerisinde evrilerek devletlerin mücadele ettiği gelenekleri ve kökleri olan yapılara dönüşmüşlerdir.
100 yıla yayılan gelenek
Ülkemizde ve de dünyada 100 yılı geçkin kulüpler mevcut. 100 yıl, içinde nice birikimi barındırır. Kolay değildir bir kurumu 100 yıl ayakta tutmak. Geçen yıllar içinde nice kurum tarihe karışırken içlerinden sıyrılanlar bir geleneğe ve bir tarihe sahip olmuşlardır. Yıllar boyunca ayakta kalabilmeyi becerebilmenin meyvelerinden bir tanesi de çoğu köklü kurum için arkasında bulduğu izleyenlerinin verdiği destektir. Bu yıllar boyunca binlerce milyonlarca insan bu kurumların spor sahalarında verdiği mücadeleleri izlemiş ve izlerken de beraberinde birarada olmayı yaşamışlardır. Kimi bir semte kimi şehire kimi bir işyerine, fabrikaya, işkoluna dayanıyordur bu kulüplerin. Sonuçta nereye dayanırsa dayansın ilk izleyenlerinden bugüne bir zincir oluşmuştur. Bu zincir, her hafta müsabakaları izlemeye gidenlerin biraradalığından gelir ve o paylaşım bugünlere pekçok kulüpte izleyici yani taraftar örgütlenmelerini getirmiştir.
Her hafta izlemeye gittiği ve de mücadeleye dayalı bir etkinliği yanındakilerle paylaşmayanın zaten insanlığından şüphe edilir. Bu paylaşımı ilerletmek için asgari bir toplumsal bilince ihtilaç vardır. Ve bu bilinç yavaş yavaş bu biraraya gelişlerin adlarını koyma zorunluluğunu da beraberinde getirir. Semtten gelenler semt adlarını, şehirin bir bölgesi veya özelliği olan bir yerinden gelenler o ismi veya lakabı yavaş yavaş kendi bulundukları bölgeye kazımaya başlarlar ki bu da en basit örgütlenme modellerinden birisidir. Bunun bir adım ötesi kendi hiyerarşisini oluşturmuş yapılardır ki bu basit örgütlenmelerin süreç sonunda varacağı yer de orasıdır. Bu hiyerarşilerin kimisi kendini resmi bir formata sokarak dernekleşirken kalan kısmı da meşru olarak varlığını sürdürmektedir.
Öz itibari ile sevdiği sporu ve bu sporu yapan takımı belli bir disiplin içinde izleyen insanların kendine has dünyasını yaşayabilmek ve bunun devamını sağlayabilmek için oluşturduğu kimi meşru, kimi legal yapılara taraftar örgütlenmeleri veya oralarda söylenegeldiği üzere taraftar grupları denir. Bu grupların her türü bugün mevcuttur. Sonuçta topluma dayalı bir alandan ve o toplumun bireylerinden bahsediyoruz. Bu yapıların nitelikleri ve içinde bulundukları durum ile 5149 sayılı yasa vasıtasıyla nasıl bir denetim altına sokulmaya çalışıldığı da önümüzdeki yazının konusu olarak karşımızda durmakta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder