7 Mayıs 2011 Cumartesi

Dergi Yazıları: Taraftar örgütlenmeleri yok edilirken -II-




Taraftarlık Yasa ile biter mi?

(Toplumsal Özgürlük Dergisi - Aralık 2010 Sayı: 7/35)

Her topluluğun başında sallanan bir sopa bulunmalı. O sopa olmazsa toplulukları denetim altında nasıl tutarsınız yoksa? 5149 Sayılı Sporda Şiddet Yasası da böyle bir sopa. Bakalım bu sopa üstünde sallandığı topluluğu dağıtabilicek mi?

Her tür toplumsal sorun malumunuz olduğu üzere yasayla ve bu yasaya dayalı zor ile çözülür. Çözülmese de çözüm yolları güvence altına alınır. Önemli olan ortada bir toplumsal sorunun olmasıdır, ki bunun için de bir toplumsallık yani biraraya gelmişlik gerekir. Geçen sayıdaki yazıyı okuyanlar en genel anlamıyla sportif mücadelelerde izleyenlerin nasıl bir yanyana geliş sürecinden geçtiklerini görmüşlerdir. Dilimiz döndüğünce ifade etmeye çalıştık. Bu biraraya gelişlerin sahadakine paralel yansıması da ister istemez rekabetin oyun alanından biraz uzaklaşmasını da beraberinde getirmekte idi.

Artık futbol ve benzer sporlardan hoşlandığını açıkca belli eden aydın kesimin çok hoşuna giden emek-sermaye çekişmesinden din savaşlarına kadar toplumun genel olarak köklerine sirayet etmiş uzlaşmazlıkların spordaki yansımasının yanısıra hiçbir toplumsal kalıba sığmayan çekişmeler de spor etrafında kümelenmiş kalabalıkların birbirlerine karşıt olması için yeterli sebepleri oluşturuyordu. Kökenini yine en genel anlamıyla İngiltere’ye dayandırsalar da tarihten de bu tip karşıtlıkları bulmak bizleri şaşırtmamaktadır. Bu karşıtlıkların şiddete dönüşmesi taraftar deyince aklımıza gelen ilk olumsuzluğu yaratmaktadır.

Oysa karşımızda bu olumsuzluğun yanı sıra kendi açısından ürettiği değerleri ve varoluşuyla bir topluluklar bütünü mevcuttur. Siyasi anlamda bakacak olursak ucu her tarafa açıktır. Toplum genel olarak siyasi duruşunu nasıl tanımlamışsa bu oluşumlar da oransal olarak toplumun minimal eşdüşeyleridir. Ama büyük çoğunluğu kendini siyasal olarak tanımlamasa da toplumsal olanın içinde günlük siyaset ne kadar üretiliyorsa o kadar siyaset üretilmektedir. Ülke de faşizan ulumalar arttığı anda bu nüvelerin de bu havaya katılması kaçınılmazlaşmaktadır ama diğer taraftan da Tekel gibi herkesi ilgilendiren meselelerde de beklenen tavrı koyabilmektedirler. Fakat konumuz bu değil. Konumuz bulunduğu yerden varoluşuna yasa düzenleyicilerin getirmeye çalıştıkları engeller.

5149 sayılı Sporda Şiddet Yasası

‘Okullar olmadan Milli Eğitimi yönetmek ne kadar kolay!’ Bir dönemin diline pelesenk olmuş bir cümle ama devletin genel olarak sorunlara yaklaşımını tanımlaması açısından önemli. Keza konumuzu oluşturan 5149 sayılı Sporda Şiddet Yasası’da aynı mantıkla örülmüş bir çalışma. Yasa tamamen taraftar, taraftarlık ve taraftar örgütlenmelerini yok etmeye dönük olarak tasarlanmış bulunmaktadır. Uzun uzadıya yasa ve maddeleri üzerine insanı sıkan hukuki metinlerden kopmaya çalışarak bu yasa ile spor müsabakalarının düzenlendiği yer ve en geniş cevresinde yaşanacak her tür olayda bu dernek ve birliklerin suçlu olarak gösterilmesine çalışılmaktadır. Yasa çıkmadan henüz yönetmelik olarak uygulanan halinde dahi spor polisi denen gasp masası polislerinin keyfi uygulamaları ile pekçok müsabakada işlerin nasıl çığırından çıktığı an be an görülmektedir.

Yasa ile oluşturulan ve bu tip müsabakaların gerçekleşmesinden önce gerekli tedbirleri almaya yarayan İl Güvenlik Kurulu denen oluşuma İl Jandarma’dan spor kulübü temsilcilerine kadar herkes girmekte ama kendisi adına yapılan düzenlemelerde nedense taraftarın tek bir söz söyleme hakkı dani bulunmamaktadır. İl için medyanın bile temsil edildiği bu kurullarda taraftar temsilcisi kavramı dahi geçmemektedir.

Yasa ile birlikte, yaşanacak her tür olaydan taraftar ernek, birlik, grup vs’leri sorumlu tutulmakta ve hatta olay sonrası karışanların görüntülerden tespit edilmesinde bu örgütlenmelerin muhbirliğine başvurulmakta ama alınacak önlemlere dair emniyet vb kurumların rolleri muğlaklaşmaktadır.

Müsabaka alanına meşale sokan ile kesici alet sokana aynı ceza verilmekle bu iki zıt nesnenin nasıl bir suçlama için kullanılacağının ucu gittikce açılmaktadır.

Bu yasa önlemeye değil dağıtmaya yarar

Öz itibari ile görüşülen yasa güvenlik önlemlerini almaktan çok bu tip yapılanlaların tamamen denetim altına alınmasına dönük hazırlanmış yasaklarla dolu ve at izi ile iti izinin birbirine karıştırıldığı muğlak bir yasadır. Sonucunda stadlarda pankart asmak bile yasaklanma noktasına doğru gitmektedir. Ki pankartlar bu toplulukların dilidir. Dili kesmenin amacı da konuşmayı engellemektir.

Geçtiğimiz günlerde Beşiktaş ile Bursaspor arasında yaşanan vahim olaylara neden engel olunamadığı pek sorulmadı ama hemen olayların ardından rafta duran yasanın an geçmeden kamuoyu gündemine getirilmesi ilginçti doğrusu.

Taraftarı bitirmeye dönük bu yasa için egemenler ellerine geçen fırsatı kaçırmamaktan öte fırsat yaratmayı da çok iyi beceriyorlar doğrusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder